Yol şarkıları - Eve dönüş



Trafikte, üst üste dinlenmemesi gereken iki şarkı!


(Bu yazıyı okumadan önce ilk videoyu çalıştırmanızı ve bittiğinde de diğer videoyu başlatmanızı öneririm.)







Özellikle işten yorgun argın çıktıysanız, biraz sinrileriniz bozuk, biraz “Benim burada ne işim var?” havasındaysanız, aman ha, hele de arka arkaya, şu iki şarkıyı arabanızı kullanırken dinlemeyin derim.


Cirrus- She Kills; tam bir Cirrus etkisi yapar.


Free Blood-Never Hear Surf Music Again; her yol ayrımında yoldan çıkıp sevdiğiniz bir doğa olayının koynuna, ana rahmine geri koşar gibi hızla koşabilirsiniz, sahi araba kullanıyorduk değil mi? İşte müziğe dalınca altınızdaki arabayı unutabilirsiniz, mutlaka hatırlayın ve “Vites küçültün” derim.

Efendim sakin başlayan bir eve dönüş yolculuğunda She Kills etkisi ile yavaş yavaş oluşan isyan dalgası (olmadığını düşünseniz bile) içinizdeki trafik canavarını bir parça kesin hortlatacaktır. Ayrıca şarkıların tadını çıkarmak istiyorsanız teybinizin -teyp demeyeli de uzun zaman olmuş hani- sesini en az 20’yi görecek şekilde ayarlamanız şart.



Aslında her şey müziğin içindeki “iyi kötü çirkine” kadar sakin gidiyor da, o bildik melodiyi duyunca “iyi, kötü, gerizekalı; iyi mi neresi iyi; iyi mi, kötü mü, amaaann rahvan gitsin” gibi sorunsallar da hortluyor birden. İyice hızlanmış ritm ile kendinizi bir sahil kasabasına atmak geliyor içinizden. Neden eve döndüğünüze dair soru işaretleri tartaklamaya başlıyor zihninizi. Ve isyan! İşte tam da burada ayağınızı köklediğiniz gazdan çekip, vites küçültmenizi öneririm. İkinci bölümde hem isyan edip hem kıvırma isteği oluşuyor içinizde, ilginç. Şeytan diyor ki “Bas git”, ama hâlâ neyse ki içimizde son kalan iyilik kırıntıları devreye girip durduruyor. Şeytan diyor ki, “Giy efil efil elbiseni, dans et deniz üzerinden saatte bilmem kaç kilometrelik hızla esen rüzgara karşı kumların üzerinde”. Hımm, iyi fikir! “Kime uysak ki?”, “Uysak mı, uymasak mı?” derken trilim trilim, “She kills” bitiyor. Neyse ki... Hâlâ hep yaşadığım şehirde ve eve dönüş yolundayım.







Tam buna sevinecekken başka bir müziğin kucağına düşüyorsunuz. 127 Saat’i bilenler bilir o müthiş açılış müziğini. Az önce içimize süzülen isyan artık zirve yapmaya hazırdır. Yolu unuttuk bu arada virajlara yavaş girin! Kırmızı ışık ve “Yol ver” tabelalarına dikkat edin, çünkü hepsi ritmin içinde uzaklarda yanıp sönen minik neonlar gibi önemsizleşip sıradanlaşabiliyor.


Velhasıl Never Hear Surf Music Again’in giriş anonsuyla kendinizi o güzelim sahilden Grand Canyon’a fırlatılmış buluyorsunuz. Bu arada bir viraja girdiyseniz tamamen yana yatıyorsunuz, dikkat! Filmin de etkisiyle muhtemelen bisiklet sürer halde buluyorsunuz kendinizi, zaten arabanın içindeki gürültüden motorun sesi de duyulmuyor. Bir aykırılık, bir asilik, bir adamsendecilik, bir vurdumduymazlık.... Gürültüde kayboluyor... İçinizde dışarı çıkmak isteyen bir şey var! Hissediyorsunuz. Trafik canavarına benzerse tabii ki durdurun ama protonların çarpışmasıyla ortaya çıkacak olan enerji açığıysa bırakın çıksın, o kadar diyeyim... İş, güç; dert tasa geride kalır gibi, uzağa gider gibi... Kırmızı ışıklara dikkat bu arada. Çünkü o isyanla, basıp geçme ihtimaliniz çok yüksek.


Şehirlerarası yoldan sokaklara girdiğinizde daha da sakinleşmeye çalışın, geniş bir alana park etmenizi öneririm ya da park ederken müziğin sesini artık kısın. Bu enerjiyi absorbe etmesi için bunun üzerine ya bir Jehan Barbur şarkısı dinleyip öyle inin arabadan ya da eve koşup sıkı bir tek atın.


Evinize hoşgeldiniz...

NOT 1: Bu yazı sadece şarkıların müzikleri dikkate alınarak yazılmıştır, sözler bağımsız düşünülmelidir.

NOT 2: Kıyı köşe demeden, istediğim şarkıları bulup çıkaran ve sevdiğim şarkıları arabada giderken dinlememi sağlayan arkadaşıma teşekkürler...

Yorumlar

Popüler Yayınlar